Ortadoğu’da şiddete ortak tepki… Dünyada barış
İstanbul, dünyadaki mega şehirlerin belediye başkanları ve temsilcilerinin bir araya geldiği, ilk kez düzenlenen “Megaşehirler Zirvesi”ne ev sahipliği yaptı.
Dünyanın megaşehirlerinin belediye başkanları, başkan yardımcılarını ve üst düzey yetkililerini, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Metropolis Başkanı ve Kolombiya’nın Başkenti Bogota Belediye Başkanı Claudia Lopez’in ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya geldi.
“Uygun Fiyatlı Megaşehir Hizmetleri için Sürdürülebilir Finans” ana temasıyla düzenlenen zirveye; İstanbul ve Bogota’nın yanı sıra Buenos Aires, Lahore, Sao Paulo, Guangzhou, Ho Chi Min City, Dhaka, Bağdat gibi mega şehirlerin belediye başkanları ve temsilcileri katıldı. Floransa, Ramallah ve Barcelona ise konuk katılımcı olarak zirvede yer aldı. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı (UCLG) Genel Sekreteri Emilia Saiz, Metropolis Genel Sekreteri Jordi Vaque ve Uluslararası Finans Kurumu (IFC) temsilcisi Marieme Travaly de zirveye katılarak, kendi uzmanlık alanlarında düzenlenen panellere moderatörlük yaptı.
Artİstanbul Feshane’de düzenlenen zirve, “aile fotoğrafı” çekimi ile başladı. Zirvenin açılış konuşmalarını, İmamoğlu ve Lopez, ana konuşmasını ise Floransa Belediye Başkanı Dario Nardella gerçekleştirdi. Sabah saatlerinde başlayıp akşam 18.30’a kadar sürecek olan zirvede; “Megaşehirlerin Alternatif Gelecekleri”, “Temel Megaşehir Hizmetlerine Hakkaniyetle Ulaşılmasının Sağlaması”, “Megaşehirler İçin Yenilikçi Finansman Modelleri” ve “Megaşehirler Arası İş Birliği” konulu panelleri gerçekleştirilecek.
“Dünyada ilk kez gerçekleştirilmekte olan Megaşehirler Zirvesi’ne İstanbul’da ev sahipliği yapmak bizim için oldukça heyecan verici” diyen İmamoğlu şunları söyledi:
“SORUNLARIMIZ ORTAK”
“Hem ölçek olarak büyük hem de nüfus olarak yoğun olan megaşehirler, aynı ülke içinde bulundukları diğer şehirlerden çok farklı yapılara ve dinamiklere sahip. 16 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye’de hiçbir şehre benzemeyen İstanbul, riskleri ve fırsatlarıyla, sorunları ve çözümleriyle daha çok Bogota’ya, Guangzhou’ya, Lahore’a benziyor. Bu yüzden ortak sorunlarımızı konuşmalı ve çözümleri için işbirliği ve dayanışma içinde olmalıyız. Birbirimizden öğrenmeliyiz.
“50’LERİN BAŞINDA DÜNYADA SADECE NEWYORK VE TOKYO GİBİ İKİ MEGAŞEHİR VARDI”
1950’lerin başlarında dünyada sadece New York ve Tokyo gibi iki megaşehir bulunurken, günümüzde sayıları 40’ı aştı. 50 yıl önce İstanbul sadece 1,5 milyonluk bir şehirdi. Bugün ise 16 milyonu aştı. Bu sayıya, geçici koruma altındaki Suriyeliler dahil değil. 2022 verilerine göre, İstanbul’un Türkiye işgücündeki payı yüzde 20, ihracattaki payı yüzde 50, ithalattaki payı ise yüzde 54,6’dır. Mega şehirlerin sayıca çoğalması, kapladıkları kentsel alanın genişlemesi ve insan sayısı olarak artması bütün dünyanın dengelerini değiştiriyor. Küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine dair somut adımlar atmaya çalışırken, mega şehirlerin ölçeği bu çözüm önerilerinde mutlaka dikkate alınmak zorunda. Nüfusu birkaç yüz bin olan kentlerin karbon emisyonunu 2030 yılına kadar azaltmaları, İstanbul gibi bir megaşehirden daha kolaydır. Maalesef tüm şehirleri kapsayan toplantılarda, mega şehirlerin ölçeği göz önünde bulundurulmadan kararlar alınıyor ve bunları uygulamaları bekleniyor. Bu nedenle, mega şehirler olarak bir araya gelmek artık bir gereklilik. Bu konu ile ilgili danıştığımız tüm mega şehirler bunun bir ihtiyaç olduğunun farkında. Bu zirveyi planlarken de birlikte hareket ettik ve pek çok megaşehrin görüşlerini aldık. Bundan sonra da aramızda oluşan kapsayıcı ve yapıcı bir diyalog ve iş birliğinin devamı çok önemli.
“ŞEHİRLERİMİZ NEFRET TOHUMLARININ EKİLEBİLDİĞİ YERLER OLMAKTAN ÇIKMALI”
Şehirlerimiz, insanların birbirlerine şüphe ile baktıkları, nefret tohumlarının ekilebildiği yerler olmaktan çıkmalı. Bunun için hepimize görev düşüyor. Şehirlerimizi barış ve hoşgörünün yeşerdiği yaşam alanlarına dönüştürmek hepimizin elinde. Bu vesileyle, dün Filistinliler ve İsrailliler arasındaki şiddetin tırmanmasından duyduğum büyük üzüntü ve endişeyi ifade etmek istiyorum. Bugün misafirimiz olarak aramızda Ramallah Belediye Başkanı da bulunuyor. Kendisiyle dün akşam uzun uzun konuştuk. Filistin sorununun ne kadar derin ve karmaşık olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu çatışmada sivillerin hedef alınması bizi çok derinden üzdü. Hangi taraftan gelirse gelsin sivillere karşı saldırılar kabul edilemez. En yakın zamanda diyalog yoluyla kalıcı ve adil bir çözümün bulunması için hep birlikte çalışalım. İnsanlığın en eski yerleşim alanlarından birisi olan bu coğrafyadaki bu çatışmanın son bulması, bütün dünyanın sorumluluğudur. Bu konuda bizler de bu sorumlulukta en üst seviyede görev almaya hazır bir milletiz.
“DAYANIŞMA BELEDİYECİLİĞİ BİZİM İÇİN NE DEMEK”
Göreve geldigimiz günden bu yana yaptığımız çalışmalarla İstanbul’da “dayanışma belediyeciliği” kavramını geliştirdik. Dayanışma belediyeciliği bizim için ne demek? İçerisinde bulunduğumuz bina, aslında bunun güzel bir örneği. Osmanlı döneminde bir fes fabrikası olan bu kamusal mekan, geçmişte sadece bayramlarda halka açılan, kullanımı kısıtlı ve kötü durumda bir alandı. Şimdiyse, burayı, tıpkı Yerebatan Sarnıcı, Müze Gazhane, Casa Botter gibi restore ederek şehrin kalbinin attığı çok amaçlı bir kültürel merkezi haline getirdik. İçeride bir çalışma alanımız ve sanat kütüphanemiz var. Dışarıdaki açık alanda her hafta bedava konserler yapılıyor. Ayrıca, hemşehrilerimize danstan resme kadar bir sürü kurs imkanı sunuyoruz. Bu hizmetlerimize ulaşamayan, çevrede yaşamayan, engelli vatandaşlarımızın buraya gelebilmeleri, gezmeleri ve kullanabilmeleri için bedava ulaşım sağlıyoruz. Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nı da burada eşim Dilek, çocuklarım ve mahalleli pek çok vatandaşla, dışarıda kurduğumuz dev ekrandan izledik. Filenin Sultanlarının bize yaşattığı heyecanı beraber paylaştık. Bize inanılmaz bir gece yaşattılar, gurur kaynağı oldular ve o dayanışma duygusunu bize tekrar aşıladılar.
“HER ŞEY PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIYOR”
Bu birlik, beraberlik ve dayanışma duygusu, belediye başkanı ile hemşehrilerinin arasındaki ilişkinin temelidir. Şehirlerinin ölçeklerinin büyümesi, hemşehriler ile belediye başkanı arasındaki mesafeyi artırmamalıdır, aksine yakınlaştırmalıdır. İşte bu sebeple, bizim ölçeğimizdeki şehirlerin belediye başkanları, ulaşılabilir olmalı. İstanbullularla olan ilişkimi böyle yürütmeye gayret ediyorum. Beni, her zaman şehrimin sokaklarında yürürken, pazarlarında gezerken, spor müsabakalarını izlerken görebilirsiniz. Ve en çok da gençlerle selfie çektirirken görebilirisiniz. çünkü her şey paylaştıkça güzel. Her şey paylaştıkça çoğalıyor. Dayanışma belediyeciliğinin özünde de bu var. Beraber sevinmek, beraber üzülmek, beraber derdimize derman aramak. Saraçhane’deki ofis masamın arkasında Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün bir resmi var. Orada Atatürk, bir vatandaşı dinliyor. Atatürk, onun gözlerinin içine bakıyor. Bu resim benim için çok kıymetli. Çünkü bana bu işi neden yaptığımı ve kimin için yaptığımı hatırlatıyor. Saraçhane’ye her girdiğimde beni oraya kim seçti ve neden buradayım; bunu kendime hatırlatıyorum. Dayanışma belediyeciliğinin yolu, vatandaşı dinlemekten geçer. Benim ilk görevim, vatandaşın eleştirilerine kulak vermektir.
EMANETE İYİ BAKMAK ZORUNDAYIZ
Yarının yerleşim alanlarının yaşanılır olabilmesi için birlikte çalışmamız şart. Bunu yaparken kendimize şunu hatırlatmalıyız: Bu şehirler, bizim mirasımızdır, gelecek nesillere teslim edene kadar bize verilen bu muhteşem emanete iyi bakmak zorundayız. Birbirimize ilham kaynağı olabileceğimize candan inanıyorum. Bu toplantının farklı bölümlerinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak edindiğimiz bilgi ve tecrübeleri sizlerle paylaşacağız. Eminim, bugünkü zirve neticesinde birbirimizden pek çok şey öğreneceğiz. Küresel sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmanın en etkili yönteminin yereli önceliklendirmek olduğuna inanıyorum. Daha iyi bir gelecek için değişim yerelden başlamalı. Önce ulusal, sonra da küresel politikaları etkileyebilecek güce ulaşmalıdır. Sözlerime son verirken; Megaşehirler Zirvesi’nin gerçekleşmesine katkıda bulunan tüm çalışma arkadaşlarıma, dünyanın uzak ve yakın farklı coğrafyalarından gelerek bu çalışmaya katkıda bulunma iradesi gösteren tüm şehir temsilcilerine, özellikle belediye başkanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İyi bir işe imzaatmakta olduğumuza ve bugün başlattığımız bu sürecin ne anlama geldiğinin bundan yıllar sonra çok daha iyi anlaşılacağına olan inancım sonsuz.”
“LOPEZ: BM, DÜNYADAKİ BARIŞ VE HUZURU KORUMADA BAŞARISIZ”
Metropolis Başkanı ve Bogota Belediye Başkanı Lopez de açılış konuşmasında, mega şehirlerin yerel ve uluslararası ölçekteki önemine dikkat çekti. Megaşehirlerin ortak sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili görüşlerini aktaran Lopez de İsrail ve Filistin arasında yaşanan şiddet olaylarına yönelik fikirlerini dile getirdi. “Birlikte çalışarak kentlerimizin refahını arttırmak değil, aynı zamanda sürdürülebilir hale gelmesini sağlamalıyız” diyen Lopez, şunları dile getirdi:
“Megaşehirler olarak güçlerimizi birleştirmeliyiz. Böylelikle daha merkeziyetsiz yapılar sunmalıyız ve daha kapsayıcı yapılar sunmalıyız. Daha yeşil yapılar, daha sosyal ve çevreye faydalı yapıları hangi ülkede, hangi şehirde bulunursak bulunalım, sunmak için çok çalışmalıyız. Metropolis ve UCLG kapsamında Birleşmiş Milletler (BM) toplantılarında bulunduk geçen hafta. Ve BM’ye, aslında kurulma amacı dünyadaki barış ve huzuru korumak olan BM’ye bu görevi yapmalarını ilettik. Bu alanda şu ana kadar çok fazla da başarılı olamadılar. Ve o yüzden buradan da sadece İsrail’de ve Filistin’de değil, tüm dünyada barış sağlanması önemli. Yoksa, refahı hiçbir yerde oluşturamayız. Kutuplaşma, ayrım ve çatışmalar, bu refah ortamını engellemekte. O yüzden hangi büyüklükte olursa olsun, şehirlerib barışı ve huzur desteklemesi çok önemli. Bunu yapmak için de adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir toplumlar oluşturmalıyız.”